Başlıca Farklar;

  • Narsist, kişinin kendisinden başka bir bireye veya oluşuma ihtiyaç duymadığını zannetmesidir,
  • Egoist ise kendisini çok beğenip diğer insanları beğenmeyenlere denir,
  • Narsist kişi yaşamını normal devam ettirebilmek için bir doktora görünmesi gerebilir,
  • Egoist kişi ise hayattan alacağı tecrübeler ile kendini toparlayabilir,
  • Narstik bir psikolojik hastalıktır,
  • Narstik bir kişilik bozukluğudur,
  • Egoist kişi hayatını normal devam ettirebilir, ancak narsist kişi normal bir şekilde devam ettiremez,
  • Narsist kişinin hastalığı 18 yaşından sonra belirgin olur,

Detaylı Açıklamalar;




Narsisist kişiliğin altında, paradoksal olarak, derin bir kendine güvensizlik yatar. Nitekim bu kişiler çok alıngan, eleştiriye oldukça tahammülsüz insanlardır. Şuuraltı bu kendine güvensizliği bir nevî bastırarak kendini aşırı beğenen insanı üretir. Narsisistler ayrıca empati kuramayan, başkalarının duygularını anlayamayan kişilerdir. Kendine güvensizlikle başkalarını anlayamama birleşince, narsisistik kişilik gelişir.

Narsisistler övgüyle beslendikleri için, çok çalışırlar. Dolayısıyla hayatta başarı kazanma, iyi bir yere gelme ihtimalleri yüksektir. Başarı, kendini beğenmişliklerini iyice besler, böylece narsisistin yakın çevresiyle ilişkisi iyice bozulur. Parlak bir statüsü olan, ama yalnız bir insan vardır tepelerde bir yerde. Çalışkan olmayan, başarı kazanamayan narsisistlerin de hayatları kötüdür, çünkü çok ihtiyaç duydukları övgüyü bir türlü elde edemezler

Narsisistler elitist davranışa eğilimlidirler. Statüsü yüksek arkadaşlar edinmek, iyi yerlere gitmek, iyi arabalara binmek isterler. İnsanları ezmekten çekinmezler, kendileri en üstün oldukları için, başkalarını ezmek doğal davranışlarıdır.

Narsisistler, genellikle narsisist olduklarını fark etmezler; söyleseniz de kabul etmezler; kabul etseler bile kolay kolay değiştiremezler.

-Gösteri sanatlarıyla ilgili olan kişilerin egolarının gelişmişlikleri ile narsisizmin ne gibi bir bağlantısı vardır?
Beğenilmek, övülmek, alkış almak, en parlak-en güzel-en yakışıklı-en başarılı olmak isterler, zaten böyle olduklarına da inanırlar. Bu yüzden seçtikleri mesleklerin göz önünde olması normaldir. Zaten narsisizm, zeka ve çalışkanlık ile birleştiğinde çok çarpıcı eserler çıkabilir.


Narsisizm veya özseverlik, kişinin kendisine tapması, kabaca tabirle kişinin kendisine aşık olması olarak tanımlanan bir terimdir. Farklı tanımları ve kullanımları mevcuttur.

Sigmund Freud Narsisizmi ‘Dış dünyadan soyutlanan libidonun (cinsel enerji) egoya (ben) yönlendirilmesi’ şeklinde açıklamıştır. Yani libidonun büyük bir depoda toplanır gibi egoda toplanması ve daha sonra nesnelere yönlendirilmesi; fakat kolaylıkla tekrar soyutlanarak egoya yönlenmesi durumudur.

Bebek dış dünya ile ilişki kuramadığı erken bebeklik döneminde gerçek bir narsisizm durumu içindedir. Libido dış dünyaya yönlendirilmemiştir. Bebeğin nesneleri ‘ben olmayan nesneler’ olarak algılaması aylar alır. ‘ben’ ve ‘ben olmayan’ arasında bir ayrım yapamaz. Dış dünyaya ilgi duymuyordur ve dış dünyada bile değildir. Bebek için tek gerçek kendisidir. Acıkması, susaması, üşümesi bebek için tek gerçekliktir. Bu durum ‘birincil narsisizm’ olarak tanımlanır.

Bebek büyüdükçe dış dünya ile ilişkileri artar ve dış dünya kurallarını öğrenir. Giderek libidosunu nesnelere yönlendirir; nesne sevgisi ve giderek nesnel düşünce ağırlık kazanır. İnsan her ne kadar libidosuna nesne bulabilse de mutlaka görece olarak bir ölçüde narsisist kalır. Bu durumu ‘ikincil narsisizm’ olarak tanımlanmıştır.

Narsisizm insan için yaşamını sürdürebilmesi açısından bir ölçüde gereklidir. Bazı durumlarda; kişinin narsisizmi toplum için, hatta kendi akıl sağlığı için makul oranlarda değilse; kişi akıl hastalıklarıyla karşılaşabilir. Önemlipsikiyatrik rahatsızlıklar olan nevroz, paranoya hatta psikozda narsisizm etkileri görülmektedir. Birincil narsisizmde bebek dış dünyanın ayrımına varmamışken; ikincil narsisizmde dış dünya gerçekliğini yitirmiştir.

Narsisizmin çok özel bir türü de; Roma sezarları, Mısır firavunları, diktatörler gibi çok güçlü kişilerde bulunan türüdür. Bu insanlar adeta nefes alıp yürüyen yeryüzü tanrıları gibidirler kendi gözlerinde. Yaşam ya da ölüm gibi önemli doğa olaylarına bile bir tek cümleyle karar verebilmekteydiler. En büyük korkuları güçlerini kaybetmeleri, ölüm, etraflarındaki herkesin kendilerine düşman olmasıydı. Güçlerinin ve şehvetlerinin bir sınırı yokmuş gibi davranmaya çalışırlar, sayısız insan öldürüp, sayısız şatolar kurarlardı. Varlıklarının kendilerinin de çözemediği sorununu insan değilmiş gibi çözmeye çalışsalar da aslında durumları düpedüz deliliktir. Dış dünya ‘ben’ olmadığı için, narsisist kişi dış dünyayı anlayamaz/algılayamaz ve bu durum kişide korku yaratır. Diktatör gitgide daha yıkıcı, daha yalnız ve korkak olur.

Narsisistik kişilik bozukluğu olan kişiler, başkalarının düşünce ya da isteklerine gereken ilgiyi gösteremeyen kişilerdir. Plan ve hedeflerine ulaşamadıklarında, gereken ilgiyi göremediklerinde aynı Narkissos gibi erirler, çökerler. Başkalarının hakkına saygı göstermeden ve gerçeklerle bağdaşmasa bile daima kendilerini haklı göstererek ve o hedefi, gerekli emeği vermeden bile haketmiş sayarak en önde, en gözde ve tek olmak isterler. Kendilerini başkalarının yerine koyamaz ve başkalarini anlayamazlar. Sanki her şey sadece kendileri için vardır ve ne olursa olsun her şeyin kendi amaçlarına hizmet etmesi gerekir. Başkalarının fikir ve hareketleri kendi amaçlarına hizmet ediyorsa vardır, aksi halde bu fikir ve hareketler tahammül edilemez düşüncelerdir. Gerçekle bağdaşmayan, başkalarinin zararına olup sadece kendi çıkarlarına uygun, kendi plan ve hedeflerine hitap eden maddi ve manevi kazanç sağlayabilecek plan ve hedeflerine ulaşamadıklarında öfkelerine hakim olamaz, saldırganlaşır, çöker, hatta ağır psikotik tablolara girerler.


Egoizm  – Nefsaniyet

Nefsaniyet, Sufi ve Neo-spiritüalist terminolojilerde kullanılmış bir terim olup, Neo-spiritüalist görüşte “ruhun maddeye bağlanmasıyla ruhta maddeye karşı oluşan bir çekimin tatmini hırsı” veya “maddenin bir araç olduğunun unutularak amaç edinilmesiyle, bencilce duyguları tatmin etmek hırsı” olarak tanımlanır. Nefsaniyet sesinin karşıtı vicdan sesi olarak kabul edilir.

Nefsaniyete göre amaç, ruhun gelişimi değil, maddenin, yani fiziksel bedenin ne pahasına olursa olsun, azami konfor ve rahatlığını,zevk almasını sağlamaktır. Nefsaniyetin kökü bencilliktir; tüm bencilce duygular nefsaniyetin malıdır. Nefsaniyetin en sık görünen belirme biçimleri bencillik, üstün olmakla övünmek, yüksek mevkileri insanlığa hizmet için değil de nefsi için istemek, başkalarına külah geçirme kurnazlığı, cimrilik ve ikiyüzlülüktür. “Dünya Okulu”ndaki en büyük savaş insanın nefsaniyetine karşı yapması gereken savaştır ki, bu savaştaki en büyük silahı nefis denetlemesi, en büyük yardımcısı vicdan’ıdır.

Bu savaşa tasavvufta “büyük savaş” anlamında “cihad-ı ekber” denir. Büyük sufilerden Mevlana Celaleddin-i Rumi konuya ilişkin olarak şöyle der:

“Suri olan put yılan ise, nefsin putu ejderhadır.(…) Kendindeki şu müthiş savaşa bak! Başkalarının savaşıyla ne meşgul olup durursun!”


Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir