Başlıca Farklar;
- Meditasyon daha çok derin düşünce anlamına gelmektedir,
- Konsantrasyon ise düşünülecek konuya yeterince odaklanmaktır,
- Konsantrasyon süresi kişiden kişiye değişebilir,
- Meditasyon kişinin iç huzuru, sükunet sağlayan tekniklere ve deneyimlere verilen addır,
- Meditasyon, birçok kültürde ve dinde uygulanan manevi bir arınma tekniğidir,
- Konsantrasyon ve Meditasyon birbirine yardımcı işlevlerdir,
- İyi bir Konsantrasyon, derin bir Meditasyonu beraberinde getirebilir,
- İnsanın Konsantrasyon bozulabilir, ancak Meditasyon bozulacak bir durum değildir,
- Meditasyon yapmak sessiz, sakin olmak ve farkındalığı arttırmak için bilinçli bir çaba göstermektir,
Detaylı Açıklamalar;
Meditasyon, Latince meditatio kelimesinden türetilmiş, sözcük anlamıyla birçok Batı dilinde “derin düşünme” anlamına gelmekte olan bir terim olup, sözlüklerde, “kişinin iç huzuru, sükûnet, değişik şuur halleri elde etmesine ve öz varlığına ulaşmasına olanak veren, zihnini denetleme teknikleri ve deneyimlerine verilen ad” olarak tanımlanır. Meditasyon tekniklerine, ait oldukları, Budizm (Hindistan), Taoizm (Çin), Bön (Tibet), Zen (Japonya) ve İslamiyet’te (tefekkür) gibi inanç sistemlerine göre ve izledikleri yöntemlere göre değişik adlar verilmiştir. Ayrıca günümüzde mevcut farklı inanç sistemleri, mezhepler ve ekoller meditasyonu farklı olarak yorumlamakta ve farklı şekillerde uygulamaktadırlar. Bu bakımdan standart ya da tekbiçimli bir meditasyondan söz etmek olanaksızdır.
Meditasyon, birçok kültürde ve dinde uygulanan manevi bir arınma tekniğidir. Uyanıklık ve konsantrasyon çalışmalarıyla kişi kendini toplar ve zihnini, ruhunu dinlendirir. Doğu kültürlerinde meditasyon, köklü ve bilinç açıcı bir teknik olarak kabul edilir. Söz konusu olan bilinç açma durumu, her inanışa göre farklı adlandırılır. Bunlar; boşluk, farkındalık, tek olma, burada ve şimdide olma, düşüncedeki özgürlük olarak tanımlanabilir. Transandantal Meditasyon(TM)için: “Biz meditasyonu tanımlarken onun çok dinlendirici, sakin ama artmış bir uyanıklığın da olduğu ve genellikle iç mutluluğu yaşatan öznel bir deneyimi kazanmak amacıyla tekrar tekrar yapılan zihinsel bir teknik olarak tanımlarız” denilmektedir.
Meditasyon teknikleri, belli başlı gruplarda toplanamayacak kadar çeşitlilik gösterir. Bu söz konusu teknikler dinsel kökenli geleneklere göre, her birinin kendine özgü öğretileri olan dini okullara ya da dini yönelişlere göre farklı olabilir. Birçok okul değişen meditasyon tekniklerine bağlı kalmıştır. Meditasyon teknikleri bunun yanı sıra, özellikle 20.yy.ın 50’li yıllarından itibaren batı öğretilerine ve uzak doğu öğretilerinin bir kısmına ilham vermiştir. Meditasyon teknikleri gereksinimlere göre batı öğretilerine uyarlanmıştır. Tüm meditasyon teknikleri, gündelik bilinç halinin gerçek farkındalığa dönüştürülmesini sağlayan manevi bir aracı yöntem olarak adlandırılabilir. Bu yöntem vasıtasıyla, şimdiye kadar yaşanmış olan şeyler geride bırakılır, kişi özellikle beklentilerden, geçmişteki öznel anlam yüklü yaşanmışlıklardan ve gelecekle ilgili planlardan meditasyon sayesinde arınır. Çoğu meditasyon tekniği, gerçek farkındalığı ve kökten rahatlamayı eşzamanlı mümkün kılarak bilinçli olma durumuna ulaşılmasını sağlar. Meditasyon teknikleri başlıca iki grupta toplanabilir:
- Sakin oturma teknikleriyle uygulanan pasif (sadece zihinsel anlamda) olan meditasyon teknikleri
- Sesli konuşmalar ve müzik eşliğinde dikkati toplamayı sağlayan, bedensel hareketlerle yapılan aktif meditasyon teknikleri
Her iki meditasyon tekniği de hem aktif olarak dikkat toplamayı hem de pasif olarak gevşemeyi, pasif olma durumunu kapsar. Genellikle meditasyon denilince akla pasif meditasyon şekli gelir. Bu formun kullanımı daha yaygındır.
Konsantrasyon, bütün dikkatin bir noktaya toplanması, bütün öğrenme mekanizmalarının aynı noktaya yönlendirilmesi, bütün alıcıların öğrenmeye hazır hâle getirilerek algının en yüksek performansına ulaşmasıdır.
Dikkati kuvvetlendirmek, ilgisizliği yenmek, fiziksel ve ruhsal kuvvetlere hakim olmak için dışarıdan gelen uyaranlardan kendini tecrit etme sanatı olarak tanımlayabileceğimiz konsantrasyon, ruhun tek bir şey ya da fikir üzerine bütün dikkatini vermesidir.
Konsantrasyon süresi, kişiden kişiye değişebildiği gibi; aynı kişide konu ve yapılan işe göre de değişiklik gösterebilir. Genellikle sevdiğiniz, merak ettiğiniz, önemsediğiniz ve yapabildiğiniz işlere daha uzun süre konsantre olabilirsiniz. Dış görünüşü itibarıyla sanki dikkat alanı daralmış gibidir. İç görünüşte ise, zihin gücünün aynı noktaya çevrilmesine dayanır. Tek bir konu üzerinde yerleşerek yayılmayı azaltmaktır
Derin konsantrasyon, dikkati hiçbir şey üzerine yöneltmeden, zihni bu sabit dikkat halinde tutmaktan ibarettir. Bu şartlar altındayken zihinde hiçbir imaj yoktur. Tam bir sükûnet söz konusudur, zihin pasifleşmiştir. Zihnin tamamıyla boşalması ise, konsantrasyonun son aşamasıdır. Bu ancak derin meditasyon durumlarında yakalanabilen bir durumdur. Konsantrasyonu sağlamak için zihnin belli bir konu üzerinde kalmasına engel olan uyaranları zihinden uzaklaştırmak gerekir. Bu nedenle zihin yüzeyindeki sükûneti bozan etkilerin neler olduğunu iyi bilmek gerekir.
Zihni tedirginlikten kurtarmak ve konsantrasyonu sağlamak, zihni denetim altına alabilmek ve duyu organlarından bağımsız hale getirmektir.
Dağılmış kuvvetleri merkezleştirmek, enerjiyi biriktirmek, ulaşmak istediğimiz amaca varmak için konsantrasyondan yararlanabiliriz. Düşüncesini toplamasını bilen, onu saptırmadan ve kesinlikle kaybetmeden varmak istediği amaca doğru sevk eden kişi, güç ve etki araçlarını bir hayli artırır.
Dikkati ve Konsantrasyonu Engelleyen Faktörler
1. Dışsal Sebepler
- Çevredekiler, TV, rahat bir koltuk, gürültü, poster, telefon, afişler v.b.
2. İçsel Sebepler
- Fiziksel Sebepler (Açlık, uykusuzluk vb.)
- Sıkılma (Hoşlanmama, ilgi çekici bulmama vb.)
- Endişe ve Kaygılar
- Korku (Hata yapma veya başaramama korkusu)
- Hayal Kurma
- Kontrolsüz iç konuşmalar (takıntılar)
- Yoğun duygusal anılar ve etkisi devam eden
günlük olaylar
- Ana fikri yakalamadan okuma
- Stres, gerilim gibi olumsuz duygu durumları.
Konsantrasyon bozukluğu belli bir süre sonra yoğunlaşmayı kaybetmek yani dikkatin bazı nedenlerden dağılmasıdır.
“Konsantrasyon zayıflığı” ise düşünceleri uzun süre bir konuda sabit tutma yeteneğinin olmamasıdır. Bu yeteneksizliğin birçok sebebi olabilir: Zihnimizde oluşan çağrışımlar, bir konu üzerinde çalışırken kapıldığımız duygular, içsel şaşkınlık veya sadece yetersiz ilgi.
Bu yeteneğimizi sık sık çalıştırmak onun gelişmesi açısından çok faydalıdır, çünkü düşünme kabiliyeti kullanılmadığı veya yanlış kullanıldığı zaman zarar gören ve körelen bir kasa benzer. Yapılan istatistiklerin birçoğu az sayıda kişinin zihinsel-ruhsal yeteneklerinden en iyi şekilde yararlandığını göstermektedir.
Zihniniz bir şeyden diğerine kayıyorsa, yoğun tempolu iş yaşamınız veya ilgilendiğiniz konu size sıkıcı, zor gelmeye başladıysa doğal olarak konsantrasyon sorunları yaşamaya başladınız demektir.
1- Yaşamınızda endişeler varsa
2- Mutsuz bir evlilik, ilişki yaşıyorsanız
3- Yoğun stres altında çalışıyorsanız
4- Çözümleyemediğiniz süregelen sorunlarınız varsa
5- Dıştan gelen etkenler sizi zorluyorsa
6- Beslenme bozukluğu ve fiziksel aktivite azlığınız varsa
Konsantrasyon eksikliği yaşanır ve yeterince üzerinde durulmazsa, gitgide ilerler.
Aşırı heyecansal durumlar, zihinsel ve bedensel yorgunluklar, keder, sıkıntı ve öfke sırasında dikkat azalır. Depresyon, anksiyete, şizofreni ve bazı organik ruhsal bozukluklarda dikkati azaltır.
Dikkat ve konsantrasyon sorunlarının oluşmasında en önemli etkenlerden biri duygusal hayatımızın genelde bir karmaşa içinde olmasıdır. Bütün kaygı ve endişe halleri, sinirlilik, öfke, eş koşmalar zihnimizde sürekli bir çalkantının oluşmasına neden olur. Nasıl ki, çalkantılı bir su birikintisi bulanık bir duruma gelirse ve bu bulanıklık içinde dibi görmek mümkün olmazsa zihnimiz için de aynı şeyi düşünebiliriz. Çalkantılı bir zihne sahipken ne dikkatli olabiliriz ne de istediğimiz bir konuya konsantre olabiliriz. Çünkü hemen içsel konuşmalar, gündüz düşleri dediğimiz hayaller devreye girmeye başlar ve çok kısa bir süre sonra kendimizi zihinsel açıdan yapmak istediğimizden çok uzak bir yerde bulabiliriz. Berrak bir zihin kadar sağlığa ve mutluluğa katkıda bulunan bir şey yoktur. Zihin neşeli oldukça bütün hayat faaliyeti normal olur, vücudun her tarafında uyum ve sağlık hüküm sürer. Üstüne basarak vurgulamakta fayda var ki, duygularımızın kökeni ruhsal değildir. Duygular ruha değil, bedene ait özelliklerdir. Sinir sistemine, beyin fonksiyonlarına bağlıdır. Bilindiği gibi duygu durumunda ilk gözüken şey, kalp ve damar sistemindeki değişikliklerdir. Heyecan durumunda nabız hızlanır, düzensizlik gösterebilir, kalp arada bir tekler vaziyette çarpabilir, göğüs sıkışabilir. Böyle bir fiziksel durum içindeyken de dikkatli olmamız ve herhangi bir konuya konsantre olabilmemiz mümkün değildir. Bu nedenle konsantrasyon ve dikkat artırma egzersizlerine başlarken fiziksel ve zihinsel bir gevşeme içinde olmak gerekir.
Konsantrasyonunuzu etkileyen en önemli etkenlerden biri de; olumsuz düşünceler ve çözümlenemeyen problemlerdir. Olur, olmaz zamanlarda kendinizi bu tip sorunlarla boğuşurken fark ediyorsanız, kendiniz için sadece bunları düşünmeye zaman ayırmanız faydalı olabilir. Sorunlarınızı yerli yersiz düşünmek ve veriminizi düşürmek yerine sadece bu sorunun çözümüne yönelik neler yapılabilir şeklinde 10-20 dakikalık zaman dilimleri ayırarak konu üzerinde kendi baskınızı gösterebilirsiniz. Bir anlamda zihniniz size itaat etmeyerek sürekli problemleri aklınıza getireceğine, sadece sizin belirlediğiniz zaman dilimleri içinde bu sorunu çözmek için uğraşmanız, hâkimiyetin sizde olduğunu daha belirgin bir şekilde hissettirecektir.